Köpekler, birçok farklı hastalığa yakalanabilir. Bunların arasında enfeksiyonlar, parazitler, viral hastalıklar, bakteriyel hastalıklar, genetik hastalıklar yer alıyor. Bu hastalıklarla mücadele etmek için köpeklerinizi korumak, onlara iyi bir ön durum vermek, aşılatmak, sağlıklı bir diyet ve egzersiz programı yapmak, temizlik ve iyi sağlık uygulamaları yapmak önemlidir. Starvet Dikmen-Sokullu Veteriner Kliniği olarak size köpeğinizin sağlık durumunu takip ediyor koruyu hekimlik hizmetimizle size sorunlar daha ortaya çıkmadan yardımcı oluyoruz.
Canine Distemper (Gençlik Hastalığı), köpekler arasında bulaşıcı olan bir viral hastalıktır. İşte bu hastalığa dair bazı önemli bilgiler:
Canine Distemper
- Hastalık Yayılımı: Genellikle anneden alınan kolostrum (ilk emzirme sırasında alınan süt, yüksek miktarda antikor içerir) ile korunan yavrularda 12 haftaya kadar dayanabilir. Ancak kolostrum almayan yavrularda bu süre 1-4 hafta arasında değişir. Genellikle 3-12 aylık köpeklerde daha sık görülür, ancak yaşlı köpeklerde de rastlanabilir.
- Belirtiler: Yüksek ateşle başlar (40-41°C), göz ve burun akıntıları, iştahsızlık, depresyon, kusma ve ishal gibi belirtiler gösterir. Hastalık 4 farklı formda ortaya çıkabilir: Göz ve burun formu, sindirim sistemi formu, akciğer formu ve sinirsel form.
- Tedavi: Tedavi, klinik belirtilere göre yapılır. Bağışıklık sistemini desteklemek ve güçlendirmek önemlidir. Son yıllarda antiviral ilaçlar kullanılmaktadır, ancak etkileri ve maliyeti önemli bir sorundur. En etkili önlem, yavruların 7-9 haftalıkken 2 kez aşılanması ve her yıl aşının tekrarlanmasıdır.
Canine Distemper, ciddi bir hastalık olup, aşılarla korunma önemlidir. Köpek sahipleri, veteriner hekimleriyle iletişimde kalarak aşı takvimini düzenli bir şekilde takip etmeli ve hayvanlarını bu tür hastalıklardan korumak için gerekli önlemleri almalıdır.
Canine Parvovirus, yaygın olarak bilinen “Kanlı İshal” olarak da adlandırılan bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. İşte bu hastalığa dair önemli bilgiler:
- Hastalığın Kökeni: Parvovirüsler, gençlik hastalığı virüsleri ile benzerlik gösteren ve köpeklerde genellikle gastrointestinal belirtilere yol açan yeni virüslerdir. Hastalık ilk olarak 1978 yılında ortaya çıktı ve yüzbinlerce köpeğin ölümüne neden oldu.
- Yayılım ve İnciden: Hastalık genellikle kolostrum almamış veya yetersiz alan yavrularda görülür. Özellikle 3 yaşın altındaki köpeklerde sıkça rastlanır. İnceler, 0-7 haftalık köpeklerde hastalığın insidansının %63 olduğunu göstermiştir.
- Belirtiler: Şiddetli kusma, sulu, kötü kokulu, sarıdan kahverengiye kadar değişen renkte kanlı ishal, yüksek ateş (41°C’ye kadar) gibi belirtilerle kendini gösterir. Hızlı sıvı kayıpları, özellikle yavru köpeklerde ölüme neden olabilir.
- Bağışıklık Sistemi Etkisi: Parvovirüsler, bağışıklık sistemini baskılayarak hastalığa neden olurlar. Bağışıklık sistemi zayıf tarafları hedef alır ve virüsün varlığını garanti altına alır. Modifiye canlı parvovirüs aşıları, köpeklerde 2-5 haftalık bir süre için bağışıklık sistemini baskılayıcı etki gösterir.
- Tedavi: Hızlı gelişen belirtiler genellikle yavru köpeklerde tedaviye fırsat vermez. Ancak tedavi, klinik semptomlara göre belirlenir ve bağışıklık sistemini güçlendirmek amacıyla ilaçlar kullanılabilir. Aşılar, 6. haftadan itibaren genç hayvanlara uygulanabilir.
Canine Parvovirus, özellikle genç köpeklerde ciddi bir hastalıktır. Köpek sahipleri, veterinerleriyle düzenli iletişimde kalarak aşı takvimini takip etmeli ve hayvanlarını bu tür virüslere karşı korumak için gerekli önlemleri almalıdır.
Bulaşıcı Köpek Hepatiti, CAV-1 (Infectious Canine Hepatitis)
Adenovirüsler (CAV-1), bu hastalığın sebebini oluşturur. Bulaşma, hastalıktan etkilenmiş köpeklerin idrarıyla gerçekleşir. Hastalığın en şiddetli formları genellikle yavru köpeklerde görülür. Aşılanmış bir anneden doğan yavrular, kolostrum aracılığıyla 5-7 haftaya kadar korunabilirler. Bulaşıcı karaciğer hastalığı, 13 yaşındaki köpeklerde bile ölümcül olabilir. Adenovirüsler, vücuttaki tüm dokuları enfekte edebilme yeteneğine sahiptir, ancak özellikle karaciğer hücreleri ile ilişkilidir ve bu organ üzerinde ciddi iltihaplanmaya neden olurlar. Hastalığın ilerleyen aşamalarında, gözlerde korneal opasite (korneal bulanıklık) gelişebilir. Bu durum, gözlerin pigmentli tabakasının iltihabından kaynaklanır ve aşı sonrasında gözlemlenebilir.
Bulaşıcı Trakeobronşit-Köpek Öksürüğü (Kennel Cough)
Bu virüs genellikle solunum sisteminde hastalık yapar ve “Tracheobronchitis” veya “Kennel Cough” olarak adlandırılan köpek öksürüğünün nedenlerinden biridir. Özellikle kalabalık ortamlarda bulunan köpekler arasında yaygındır. En belirgin klinik belirti, öksürük ve hemen ardından burun çevresinde iltihaplı, yapışkan bir akıntıdır. Vücut ısısı yüksek veya normal olabilir. Yetişkin hastalarda genellikle başka belirtiler görülmez. Genç köpeklerde hastalık daha hızlı ilerler ve klinik belirtiler daha şiddetlidir. Öksürükle birlikte, exudatın çıkışı ve burun akıntısı gözlemlenir. Vücut ısısı yüksektir. Halsizlik ve iştahsızlık belirgin bir şekilde artar. Hastalık haftalarca sürebilir. İkincil enfeksiyonlar tedavi sürecine dahil olursa, hastalık ciddi bir seyir izleyebilir. Bu nedenle, hastalık ilk belirtiler ortaya çıktığında, köpeğin genel sağlık durumu bozulmadan derhal bir veterinere başvurulmalıdır.
Leishmaniasis
Leishmaniasis, zoonotik özelliklere sahip bir paraziter deri hastalığıdır. Bu hastalık, tropikal bölgelerde ve Akdeniz ülkelerinde sıklıkla görülen, köpeklerde kutanöz ve viseral formlarda ortaya çıkan bir sağlık sorunudur.
Hastalığın sorumlusu, Leishmania adlı bir protozoon türüdür. İki farklı formda ortaya çıkan hastalığın şekillenmesinde, Leishmania canis (leishmania donovani) ve Leishmania tropica gibi farklı türler etkili olmaktadır.
Leishmaniasis, phlebotomus türü keneler, tatarcık ve kum pireleri gibi kan emen sinekler aracılığıyla bulaşır. Hastalık etkeni bulaştıktan sonra, kuluçka süresi haftalar hatta yıllarca sürebilir. Ancak hastalığı atlatan bireyler bağışıklık kazanma eğilimindedir.
Hastalığın etkenini taşıyan insektisitlerin ısırması ile bulaşan etken, 1 ay ile 1 yıl arasında değişen bir kuluçka süresi geçirir. Isırılan bölgedeki hücre bağışıklık sistemi yeterliyse, lezyonlar lokalize olur. Bağışıklık yetersiz ise lezyonlar hızla yayılır. Etken bulaşma yerindeki deriden başlayarak, makrofajlar aracılığıyla dalak, karaciğer, lenf yumruları, kemik iliği ve bağırsaklara yayılarak viseral formun oluşumuna neden olur ve hastalığın seyri genellikle kötüdür.
Klinik belirtiler geniş bir yelpazede ortaya çıkabilir ve pek çok hastalıkla benzerlik gösterir. Deri lezyonları genellikle kulak kepçesi, yüz ve ayaklarda görülür. Kaşıntısız olan bu lezyonlar, dermatitis, hiperkeratoz, kabuklanma, nodül, erozyon, ülser, fistül gibi farklı formlarda gelişir.
Hastalığın seyri genellikle ağırdır ve tedaviye olumlu cevap alınamaz. Nüksler sıkça görülür ve medikal tedavi genellikle etkisizdir. Değişken klinik semptomlar arasında deri lezyonları, tırnak deformasyonu, kas atrofisi, lenf bezleri şişmesi, aralıklı ateş, halsizlik, sindirim sistem problemleri, poliartrit, polidipsi, glomerülonefrit, anemi ve keratokonjunktivit gibi belirtiler yer alabilir.
Hastalığın ağır seyri ve genellikle tedaviye olumlu cevap alınamaması nedeniyle, koruyucu hekimlik önemli bir rol oynamaktadır. Taşıyıcı insektisit mücadelesi, hastalığın önlenebilmesinde dikkat edilmesi gereken kritik bir konudur. Köpeklerde hastalığın viseral formunun erken dönemde teşhis edilmesi, tedavi açısından hayati önem taşır.
Uyuz
Uyuz, köpeklerde yaygın olarak görülen ve parazitlerin neden olduğu bir deri hastalığıdır. İşte uyuz hastalığına dair önemli bilgiler:
- Etkenler ve Yayılma: Uyuz hastalığının nedeni doğada yaygın olarak bulunan parazitlerdir. Uyuz böcekleri, derinin epidermis katları veya kıl foliküllerinde yerleşerek doku artıkları, kan ve doku sıvısı ile beslenir. Bu parazitler, karanlık ve nemli ortamlarda uzun süre yaşayabilirler. Hastalık genellikle direkt temas yoluyla bulaşır, ancak uyuzlu bir köpeğe ait eşyalar, tasma, yatak gibi malzemeler aracılığıyla da bulaşabilir.
- Etki Eden Parazit Türleri:
- Sarcoptes Canis: Şiddetli kaşıntıya neden olur.
- Otodectes Cynotis: Kulak kepçesi veya kulak yolunda yerleşir, kaşıntı, exudat birikimi ve kabuklanmaya sebep olur.
- Notoedres Cati: Genellikle kedilerde görülse de, nadir durumlarda yavru köpeklerde baş bölgesinde kaşıntı, tüy dökülmesi ve deri kalınlaşmasına neden olabilir.
- Demodex Canis: En sık görülen uyuz türüdür. Kaşıntı nadirdir.
- Yatkınlık: Tüm köpek ırklarında görülebilen uyuz hastalığı, bazı ırklarda daha yatkın olabilir. Özellikle Doberman, Boxer, Fox Terrier gibi kısa tüylü köpeklerde, German Shepherd Dog ve Rottweiler gibi ırklarda uyuza karşı yatkınlık söz konusu olabilir.
- Klinik Belirtiler: Hastalığın gelişim formuna bağlı olarak klinik belirtiler farklılık gösterebilir. Genel olarak kaşıntı, tüy dökülmesi, kızarıklık, vezikül oluşumu, kabuklanma ve deri kalınlaşmaları görülebilir.
- Risk Faktörleri: Kötü bakım şartları, yetersiz ve dengesiz beslenme, tüy bakımının yetersizliği, deri bütünlüğünün bozulması veya deri hastalıkları uyuz hastalığının oluşumunu kolaylaştırabilir.
Uyuz hastalığı, veteriner tarafından teşhis edilmeli ve tedavi edilmelidir. Uyuz tedavisi genellikle antiparaziter ilaçlar ve destekleyici tedavileri içerir. Ayrıca, uyuzlu hayvanın bulunduğu ortamların temizlenmesi ve dezenfekte edilmesi önemlidir.
Kepekli form; kabarık, kırmızı renkli ve üzerinde kepekli küçük yuvarlak noktacıklarla karakterize edilen bir durumdur. Zamanla bu bölgeler genişleyerek daha yaygın bir hal alabilir. Bu durumda tüy dökülmesi gözlemlenebilir ve hatta kılsız alanlar oluşabilir. Deri zaman içinde kepeklerle kaplı bir görünüm alabilir. Bu durum genellikle baş, boyun, göğüs ve arka bacaklarda ortaya çıkar. Kaşıntı genellikle mevcut değildir.
Püstüllü form; kırmızı renkte küçük noktacıkların oluşturduğu kabartılarla karakterizedir. Başlangıçta baş, göğüs ve karın altında ortaya çıkan bu kabartılar zamanla tüm vücuda yayılabilir. Bu formda sıkıldığında, içlerinden kanla karışık irin gelir ve bu durum, irinli ve ülseratif dermatitis gelişimiyle birlikte belirtileri şiddetlendirebilir. Kronikleşen durumlarda deri elastikiyetini kaybedebilir ve deri kalınlaşarak kıvrımlar oluşturabilir. Özellikle şiddetli olaylarda, ülseratif dermatitisin geliştiği durumlarda tedavi direnç gösterebilir ve zayıflama, kaşeksi ve genel sağlık durumunun ciddi şekilde bozulmasıyla ölüme neden olabilir.
Demodex Canis dışındaki diğer uyuz etkenlerini mikroskop altında tespit etmek genellikle kolaydır. Ancak Demodex Canis, mikroskopla görülebilmesine rağmen bazen rutin deri ve kıl incelemeleriyle tespit edilemeyebilir. Bu durumda, derinin daha fazla ve derinlemesine kazınması veya patolojik inceleme için biyopsi alınması gerekebilir. Hastalık genellikle diğer deri rahatsızlıklarıyla birlikte seyrettiği için teşhis aşamasında dikkatli olunmalı ve yanlış teşhislerden kaçınılmalıdır.
Düzenli tüy bakımı yapmak, sık yıkamalardan kaçınmak, banyodan sonra iyi kurulamak, başka bir köpeğe ait tasma vb. malzemeyi kullanmaktan kaçınmak, beslenmeye dikkat etmek ve gezinti yapılan alanlarda seçici olmak, genellikle hastalıktan korunmak için yeterlidir. Ancak bulaşma ve yayılma kolay olduğundan koruyucu önlemler büyük önem taşır. Bu nedenle, hastalığa zemin hazırlayan faktörleri engellemek, deri hassasiyetine neden olan hastalıklara karşı dikkatli olmak ve düzenli deri ve kıl kontrolleri yapmak önemlidir.
Demodex Canis dışındaki uyuz etkenlerini genellikle birkaç gün içinde elimine etmek mümkündür. Ancak Demodex Canis için daha uzun süreli bir tedavi gerekebilir, bu süre bazı vakalarda 4-6 aya kadar uzayabilir. Tedavi süresi genellikle 1 ila 1,5 aydır. Hastalığı atlatan hayvanlarda bakım ve beslenme şartları düzeltilmediğinde tekrar görülme riski bulunmaktadır. Tedavide önemli olan, uygulamaların düzenli olarak yapılması, yaşam ortamının iyileştirilmesi ve beslenmenin yeniden düzenlenmesidir.
Kuduz
Kuduz, sıcak kanlı hayvanların sinir sistemini etkileyen viral bir hastalıktır ve bu eski ve korkutucu hastalığın etkeni Rhabdovirüsler‘dir. Bu virüsler beyinde iltihaplanmaya neden olur ve enfekte hayvanların salyası aracılığıyla bulaşır, sinir sistemi üzerinden beyine ulaşır. İnkübasyon periyodu, hastalığın başlamasına kadar geçen süreyi ifade eder ve genellikle 10 gün ile birkaç ay arasında değişir. Kuduz, tedavinin fayda sağlamadığı ölümcül bir hastalıktır ve virüsü alan hayvanın ölümü genellikle 10 gün içinde gerçekleşir.
Kuduz virüsü, ısırma yoluyla (yani salya derideki bir yaraya bulaştığında) bulaştığında, hastalık sakin dönem, kızgın dönem ve felç dönemi olmak üzere üç aşamada kendini gösterir.
Sakin Dönemde; Hayvanın davranışında belirgin değişiklikler görülür, bazen havayı ısırma eğiliminde olabilir, sık sık havayı koklar ve hafif mızıldanma belirtileri gösterir. Ancak hayvanın genel karakterinde belirgin bir değişiklik gözlenmez.
Kızgın Dönemde; Hayvan aniden saldırganlaşır, her şeyi ısırmaya çalışır, bilinci kaybolur, sahibini tanımaz ve eğer bırakılırsa çevresindekileri ısırmaya devam eder. Göz bebeklerinde simetri kaybolur, ağızdan salya akar, susuzluktan dolayı şiddetli sancı çeker ve su içmekte zorlanır. Bu dönemde kaşıntı ve şiddetli saldırganlık belirtileri gözlenir.
Felç Dönemi; Alt çene aşağıya düşer, bir sopa ile kapatıldığında açılır. Arka ayaklar ve hatta tüm vücut felç olmuştur. Solunum felci geliştikçe ölüm meydana gelir.
Ölüm, tüm belirtilerle birlikte genellikle 10 gün içinde gerçekleşir. Belirtiler her zaman tipik olmayabilir. Kuduzun rezervuarı olarak birçok vahşi hayvan (fareler, rakunlar, yarasalar, tilkiler) görev yapar. Aristoteles, kuduzu “köpek deliliği” olarak tanımlamıştır. Kuduzdan korunmak için modifiye canlı ve ölü aşılar bulunmaktadır; ancak son yıllarda ölü aşıların daha etkili olduğu belirlendiği için modifiye canlı aşılar terk edilmeye başlanmıştır.